İnsanlık vicdanı bir sınavı daha kaybediyor. İnsanlık ölmekte!
Filistin’de yaşanan soykırımı lanetleyerek konuşmasına başlayan Genel Başkan Geylan, “Masum canların ahı, zalimlerin cehennemi olsun! İsrail devlet terörünün Gazze’deki saldırılarında hayatını kaybeden çocukların sayısı 5.600’ü aştı! İnsanlık vicdanı bir sınavı daha kaybediyor. İnsanlık ölmekte! Vicdanlar söndü! Allah’ın gazabı üzerlerinde olsun!” dedi.
Toplu Sözleşmedeki her bir talebimizi gündemde tutmaya devam ediyoruz.
Türk Eğitim-Sen olarak 7. Dönem Toplu Sözleşme Metni ile 6. Dönem Toplu Sözleşme Metnini kıyaslayan bir broşür hazırladıklarını bildiren Geylan, “Yetkili konfederasyonun MEB çalışanları adına elde ettiğini bildirdiği 27 kazanımın 26’sı 6. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinde altına imza attıkları mutabakatın aynısı! Üniversite çalışanları adına 9 yeni kazanım elde ettiği söylemi de doğru değil! 9 kazanımın da 8 tanesi yine noktası virgülüne dokunmadan 6. Dönem Toplu Sözleşme metninde yer alıyor” diye konuştu.
7. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinin tam bir mizansen olduğunu söyleyen Geylan, yetkili konfederasyonun işverenle kapalı kapılar ardında anlaştığını ifade etti. Geylan, “Sözüm ona maaş artışları ile ilgili Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurdular ama Hakem Kurulu da işverenin 2024 yılı için yüzde 15+10, 2025 yılı için ise yüzde 6+5 teklifini aynen kabul etti.
Bakınız; Merkez Bankası 2024 yılı enflasyon hedefini yüzde 33 olarak ortaya koydu ama Hükümetin 2024 yılı için verdiği zam oranı toplamda sadece yüzde 25. Dolayısıyla zam oranının belirlenmesinde Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na başvurulması; işveren ile çalışanları sözde temsil eden sendikanın kurguladığı bir mizansendir” dedi.
Geride bıraktığımız 7 toplu sözleşmede ortaya çıkan tablonun kamu çalışanlarının sendikal esaret altına olduğunun somut göstergesi olduğunu belirten Geylan, “Kamu çalışanlarını sendikal esaretten kurtaracak tek adres ise Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’dir. Bu nedenle konfederasyonumuz ve konfederasyonumuza bağlı bulunan sendikalarımız yetkili olmalıdır” dedi.
Toplu sözleşme sürecinin geride kaldığını ancak sendikal mücadelenin sona ermediğini söyleyen Geylan, “Hem toplu sözleşme masasına taşıdığımız hem de kamuoyunda dile getirdiğimiz taleplerimizi muhataplarımız nezdinde gündemde tutmaya devam edeceğiz” dedi.
Üniversite idari personele yer değişikli hakkı verilmesi için şubelerimiz aracığıyla bir imza kampanyası düzenliyoruz.
Üniversiteler ile ilgili açıklamalar yapan Geylan, “Bilindiği gibi üniversite idari personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun hükümlerine tabi olarak çalışmalarına rağmen yer değiştirme ve mazerete bağlı yer değiştirme hakları bulunmamaktadır. Bu kurumlarda görev yapmakta olan idari personelin sağlık, eş durumu gibi özür durumlarına bağlı yer değişikliği işlemleri yapılamamaktadır. Bu amaçla Türk Eğitim-Sen olarak idari personele yer değişikliği hakkı verilmesi için şubelerimiz aracığıyla bir imza kampanyası düzenliyoruz. Ardından şubelerimizden gönderilen imzaları da Genel Merkez olarak YÖK’e teslim edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Görevde yükselme bir periyoda bağlansın
Rektörlerin tüm çalışanların hatta öğrenci temsilcilerinin de hür, demokratik idaresi ile oy kullanacağı bir seçimle iş başına gelmesi gerektiğine dikkat çeken Geylan, “Bir üniversitede yönetim anlayışı nasıl ise kurumun tüm kademelerine sirayet eder. Zaten rektörler seçimle değil, atama ile iş başına getiriliyor. Her zaman söylüyoruz, üniversitelerimiz öncü kuruluşlardır. Dolayısıyla toplumda demokrasi kültürünün yerleşmesi anlamında da üniversitelerimiz Türk toplumuna öncü ve örnek olmalıdır.” dedi.
Görevde yükselme sınavlarının düzenli olarak yapılması gerektiğini kaydeden Geylan, “Birçok üniversitemizde görevde yükselme sınavlarında sorun yaşanmaktadır. Bilindiği gibi YÖK pandemi öncesi merkezi Görevde Yükselme Sınavı yapmıştı. Doğru olan bu uygulamaya Türk Eğitim-Sen olarak destek vermiştik. Ama o tarihte sadece 66 üniversite bu uygulamaya dâhil edilmişti. Biz bu sene de YÖK’e yazılı başvuruda bulunduk ve görevde yükselme sınavının belli bir periyoda bağlanarak, düzenli şekilde yapılmasını ve bütün üniversitelerimizin dâhil edilmesini talep ettik. Bu uygulama hayata geçerse görevde yükselmelerde kişisel inisiyatifler değil, sınav başarısı esas alınır” diye konuştu.
Akademisyenlerin bilim üretmesi, geçim derdi yaşamaması gerektiğini bildiren Geylan, akademik destek ödeneği taleplerini yineledi.
Geylan ayrıca, “ Birçok üniversitede profesör, doçent kadrosu alınabilmesi için tek kriter ne yazık ki adeta yönetime yakın olmak şartı yer almaktadır. Oysa akademik yeterlilik sağlamış her akademisyenimize kadro ve kontenjan sınırlaması olmaksızın ünvanları verilmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak